2238 SAYILI YASA GEREĞİ, ORGAN ve DOKU NAKLİNE İLİŞKİN REKLAM SUÇTUR. BU SAYFALAR, BİLGİLENDİRME AMACI TAŞIMAKTA OLUP, KONU İLE İLGİLİ RESMİ KURUMLARIN YAYIMLADIĞI YÖNERGE, KANUN ve KARARLARDAN ALINTI ve ATIFLARIN DERLEMESİDİR.

 

 

Hala Yaşa(t)ma Şansın Var ...

 

Çoğumuz, mevzunun ya hiç farkında bile değiliz; ya da, biraz çekingenlik, biraz korku, biraz da günün birinde öleceğimiz gerçeğini hatırlamamayı tercih ederek, uzak durmaya çalışıyoruz. Oysa, gerçeği inkar etmek, ne yazık ki engel olmayacak kaçınılmaz intikalimize. Elbette hepimiz günün birinde öleceğiz. O vakit işimize yaramayacak varlığımızdan, izin verelim geride kalanlar faydalansın. Hem, başkalarını yaşatma ayrıcalığını taşıyalım; hem de kendimize yeni hayatlar bulalım. Bugün ülkemizde, sadece böbrek bekleyen hasta sayısı 18,000...

 

Poster tasarımı Ş.Sergen©2004

 

2 ya da 3 yıldır gündemimde "Organ Bağışı"... Kişisel olarak, öyle hayır işleriyle, yardımlarla vakit sarfedecek iyilikperverlerden değilim. Lakin, organ bağışı hem çok basit; hem de, ihtiyacın olan hiç bir şeyden taviz vermek mecburiyetinde değilsin. Tek bir önemli husus, bütün derinliğince bilgilenmen ki, kişisel olarak, bu aşamayı da rahatlıkla geçtim. Geniş bir araştırmanın ardından kafamdaki tüm soruların cevabını buldum ve bağışta bulunmak için, en yakın sağlık merkezine başvurulması gerektiğini öğrendim. Neden "en yakın" merkeze gidilmesi gerekliydi bilemiyorum; zira, semtimizin sağlık ocağında, konu ile ilgili birilerini bulmak hayli zor. Uzaktaki bir hastaneye başvursam kim farkedecek ki? Arabaya rahatça park yeri bulabileceğim için, bir özel hastaneyi denemeyi tercih ettim ilkin. Danışmadaki görevli, pek te anlam veremediği başvurumu, bir seri telefon görüşmesi ile, ilgili olabileceğini düşündüğü çeşitli birimlere iletti. Lakin, başarılı olamadık. Son olarak büyük bir devlet hastanesine gittim. Beni Transplantasyon Servisine yönlendirdiler. Buradaki doktor hanım, organ bağışının ne demek olduğunu tam olarak bilip bilmediğimi sordu; ardından, mekanizmanın işleyişini, karar prosedürlerini ve her türlü detayı uzun uzun anlattı. Teşekkür ettim, teşekkür etti. Doku ve Organ Bağış Belgemi aldım ve doldurdum. Merak etmeyin, isminiz dahil, sizinle ilgili her hangi bir bilgiyi, kimseye vermeniz gerekmiyor. Sadece bu kartı yanınızda taşımanız yeterli.

Konu ile ilgili tüm detay bilgileri; başlangıçta, benim de kafamdan geçen soru sıralamasıyla, aşağıda zaten açıklıyorum; burada tekrar değinmeyeceğim. Ancak hastanede bahsi geçen bir kavramın altını çizmek istiyorum: organ bağışı: kişisel vicdani bir karar ve bir vasiyettir. Esasında bu sayfada, sizleri organ bağışına teşvik etmeya çalışmayı planlamıştım. Ancak, doktor hanımın vurguladığı felsefeyi dikkate alarak: sadece konu ile ilgili somut bilgileri, referans ta göstererek, sizler için yorumsuz derlemeyi ve konu ile ilgili kişisel deneyimimi ve hissetiğim huzuru sizlerle paylaşma yoluna gittim. Sonraki iş size kalmış.

 

Evet, ben organlarımı bağışladım. Zannediyor musunuz, sona yaklaşmış hissediyorum? Sanıyor musunuz, karamsarlaştım, umutsuzluk içindeyim? Hayır, şimdi yaşama daha bağlıyım; şimdi benim de bırakabileceğim bir mirasım var. Artık kendime eskisinden daha iyi bakıyorum; zira başkasına teslim edeceğim organlarıma hor davranmamak gibi fazladan bir sorumluluğum daha var! İçinizden, en azından bir kişiyi, hiç olmazsa düşündürebildiysem bile, ne mutlu bana. Hiç utanmam, 18,000 böbrek hastasından birisini daha kurtardım sayarım kendimi....

 

 

Organ ve Doku Nakline yönelik temel bilgiler, merak ettikleriniz ve ilgili bağlantılar...

 

Organ Bağışı Nedir, Ne Değildir?

Öncelikle şunu söylemem gerek: "Organ Bağışı", organlarınızın alınıp; bir başkasına transferi anlamına gelmiyor. Organ Bağışı' nı, ölümünüzden sonra organlarınızdan, kronik organ hastaları için faydalanılmasına; sağlığınızda iken "izin vermek" olarak görmeniz; konunun soğuk görünümünü birazcık bile olsa kıracağı için, şimdilik uygun bir başlangıç noktası olacaktır. Organ bağışı, bazen görmeyen bir insanın içine ışık doğmasını ya da yaşamını diyaliz cihazına bağlı olarak sürdüren bir böbrek hastasının yeniden hayat bulmasını sağlar; bazen de içindeki bütün sevgileriyle birlikte yüreğinizin bir başka bedende de aşkı tatmasını...

Dünyada, organ nakli yapılmazsa yaşamı ölümcül bir tehlike altında olan 1 Milyara yakın insan yaşamaktadır. T.C. Sağlık Bakanlığı' nın son verilerine göre, bu sayının 30 Binini ülkemiz yurttaşları oluşturmaktadır. Organ Nakli (yabancı dilden geçen tabirle: Transplantasyon), günümüzde başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığı durumlarda, bir insanın organ ya da dokularının; ihtiyacı olan başka bir insana, tedavi amacıyla nakledilmesi işlemidir. Nakil, ameliyatla ya da çeşitli tıbbi yöntemlerle yapılır. Bu sayede ölümcül durumdaki ya da beden işlevlerinin bir kısmını yerine getiremeyen hastanın, sağlıklı bir yaşama kavuşması sağlanır. Böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas organ nakillerine; gözün saydam tabakası olan kornea, kan, kemik iliği ve pankreasın insülin salgılayan hücreleri de doku nakline örneklerdir.

Yaşayan bir insan, böbreklerinden birini ve/veya karaciğerinin bir kısmını nakil ihtiyacı olan bir başkasına hayatta iken verebilir. Her iki organ bağışında da vericinin sağlığını olumsuz yönde etkileyen tıbbi hiçbir bulgu ortaya çıkmaması elzemdir. Taşınan risk, vericinin geçireceği ameliyatın riski kadardır. Bu tür organ nakilleri, canlıdan canlıya yapılan organ nakilleridir ve bu sayfamızın kapsamı dışındadır.

Alıcı açısından baktığımızda, Organ Nakli: kimi organların işlevlerini yerine getiremeyecek duruma geldiğinde ve başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığına karar verildiğinde zorunlu bir uygulamadır. Kronik, yani geriye, sağlıklı durumuna kavuşturulamayacak biçimde hastalanmış organların yerine, sağlıklı organların takılması; hastanın sağlıklı yaşama döndürülmesi için günümüzdeki tek tedavi yöntemidir.

 

Organ Alımı Nasıl Gerçekleşir?

Organların alınması işlemi, konunun uzmanı doktorların bulunduğu Sağlık Bakanlığı, SSK ve Üniversite Hastanelerinin Organ Nakil Merkezlerinde gerçekleştirilir. Organ bağışında bulunduğunuz takdirde, organ bekleyen hastalara yaşama şansı verebilmeniz için ''Bağış Belgenizi'' bir kimlik gibi sürekli yanınızda bulundurmanız ve bu konuyla ilgili olarak, yakın akrabalarınıza bilgi vermeniz gerekmektedir.

Organ ve doku nakli için uygun tıbbi koşullar gereklidir. Bu koşullar gerçekleşmeden organlar nakledilemez; dolayısı ile alınmaz. Kalbi durmuş kadavraların organları, kalp durduktan çok kısa bir süre sonra (yarım saat, bir saat) çıkartılmış ya da özel tıbbi önlemler alınmış olmaz ise kullanılamaz hale gelir. Bu durum hastanede yatan hastalar için bile güçlük yaratmakta olup; hastane dışındaki benzer durumlar, organın pratik olarak alınmasını imkansız hale getirmektedir. Tüm uygun koşullar sağlanıp, organ alınmasına karar verildiğinde; bedene saygı prensibi ile, donörün ilgili organları, vücuda mümkün olduğunca hiç bir zarar verilmeksizin alınır.

Son evre organ hastaları için hayatta kalmanın tek yolu organ naklidir. Canlıdan organ nakli belirli organlar için uygulanabilen bir tekniktir ve her hastanın uygun vericisi bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yeterli sayıda organ yoktur. Tüm koşulların organ nakli için uygun olduğu durumdaki hayatını kaybetmiş donörlerin; vücut fonksiyonları tamamen tıbbi destekle devam ettirilmeye çalışılır; ancak, bu durumu uzun süre dengede tutmak imkansızdır. Dolayısı ile kadavradan organ alınabilmesi için, zaman çok önemli bir faktör haline gelir. Diğer yandan, hiç beklenmedik bir anda yakınını kaybettiğini öğrenen bir kişinin; kaybettiği yakınının organlarının bağışı için hızlı karar vermesi, doğal olarak son derece güçtür. İnsanlar, ancak hayatta iken organlarını bağışladığını belirten yakınları için hızlı şekilde karar verebilmektedir. Ayrıca bu konuyu, kaybettiği yakını ile özel olarak konuşmamış, ancak kendisi organ bağışı yapmış kişiler; o zor ve acılı anda, kaybettiği yakınının organlarının kullanılması konusunda izin isteyen hekimin, neden böyle bir teklifte bulunduğunu idrak edebilir. Bu sebeple "Organ Bağış Kartları", "Organ Bağış Kampanyaları", "Transplantasyon Haftaları" ve "Transplantasyon Oyunları" gibi çeşitli faaliyetler düzenlenerek; bir yakınımızı kaybettiğimiz anda, onun organları ile kurtulabilecek hayatların var olduğunu, daha önceden idrak etmemizi ve gerektiğinde bu kararı daha hızlı alabilmemizi sağlayıcı aktiviteler yayılmaya çalışılmaktadır.

 

İlk Organ Nakilleri Ne Zaman Yapıldı?

Tarih öncesinden bu yana güncelliğini koruyan organ nakli, dünyada modern anlamda ilk kez Macar kökenli bir cerrah olan Dr. Ullman tarafından, Viyana' da, 1902 yılında, hayvanlar üzerinde böbrek nakli ile denenmişti. Daha sonra, 1933 yılında Dr. Voronov tarafından Sovyetler Birliği' nde, kadavra böbrek (ölü organı) ile gerçekleştirildi. Bu alandaki çalışmalara 1950' li yıllarda hız veren ABD bilim adamları, başarılı organ nakilleri yaparak; organ naklini normal bir tıbbi uygulamaya dönüştürdüler. Türkiye' de ise, ilk kez 1969 yılında Ankara ve İstanbul' da iki kalp nakli yapıldı; ancak başarılı sonuç alınamadı. İlk başarılı organ nakli ise, 3 Kasım 1975 yılında Dr. Haberal ve ekibince Hacettepe Üniversitesi Hastanesi' nde, bir anneden oğluna yapılan canlıdan canlıya böbrek nakli oldu. 1978 yılında ise, ülkemizin en çağdaş yasalarından biri olan Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakline İlişkin 2238 sayılı yasa çıkarıldı ve organ naklinin yasal çerçevesi belirlendi. Yasanın yürürlüğe girmesinden bir ay sonra, ilk kadavradan böbrek nakli gerçekleştirildi. 1990 yılında ise, ilk kez ülkemizde çocuklarda, akrabalar arası karaciğer nakli gerçekleştirildi. Bir ay içinde, aynı nakil, dünyada ilk kez yetişkenlerde gerçekleştirildi. Ekim 2003 sonuna kadar, ülkemizde yaklaşık 4800 böbrek, 320 karaciğer, 75 kalp, 1 pankreas, 6000 kornea ve 600 kadar da kemik iliği nakli yapılarak, yurttaşlarımız sağlığına kavuşturuldu.

 

Kimler Organ Bağışı Yapabilir?

1979 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği, organ bağışı yapabilmeniz için 18 yaşını doldurmuş olmanız ve bu dileğinizi iki tanık huzurunda sözlü olarak zikretmeniz; ayrıca bağış için, bir sağlık kuruluşuna başvurarak, Doku ve Organ Bağış Belgesi alıp doldurmanız gerekmektedir. "Organ bağış kartları", kişilerin kendi düzenledikleri belgeler ve resmi kimlik kartlarındaki ilgili bölümlerle, kişilerin kendi kontrolleri altında niyetlerini belirttikleri belgelerdir. Beyin ölümü gerçekleşmiş 18 yaşından küçüklerin organlarının kullanılabilmesi ebeveynlerinin izinyle mümkündür.

Hayatını kaybeden kişinin üzerinden organlarını bağışlamadığına dair bir belge çıkarsa, hiçbir şekilde organları alınamaz. Kişinin üzerinden herhangi bir belge çıkmazsa, yakınlarının beyanı esas alınır. Hayatta iken, yakınlarına yapmış olduğu sözlü vasiyete göre; yakınları organ bağışında bulunur ya da bulunmaz. Bu durumda yakınlar olumsuz yanıt verirse, hiçbir şekilde organlar alınamaz. Ölen kişinin o andaki tıbbi durumu; önceden geçirdiği hastalık ya da ameliyatları, organ ve dokularının tamamı ya da bir kısmını nakledilemez hale getirmiş olabilir. Bu durumlarda, ilgili organ veya dokular kullanılamaz. Duruma göre, bağış konusunda bir engel olmasa bile; bu nedenle organ ve dokular alınamayabilir.

Kişinin üzerinden organ bağışı yaptığına dair bir belge çıkarsa, ilgili organ veya dokuların alınması için yakınlarının iznine gerek duyulmaz. Ancak bu durumda bile, donörün yakınlarına ulaşılmaya ve izin alınmaya özen gösterilir. Beyanda belirtilen dışında organ veya dokular, yakınları izin verse bile alınamaz. Öldüğü zaman üzerinden organ bağışı ile ilgili hiçbir belge çıkmayan kişilerin o ana kadar yakınlarına ulaşılamadı ise ve beyin ölümü gelişen kişinin vücut fonksiyonlarını istenen düzeylerde tutmak imkansız ise; 2594 sayılı yasa, yakınlarının izni olmaksızın organ ve dokuların alınmasına izin vermektedir. Yasalarımıza göre ölünün vücut bütünlüğünü bozmayacak (kornea gibi) doku veya organların alınması için kimsenin iznine gerek yoktur. Ancak hekimlerimiz, organ nakline karşı duyulan ilgiyi kırmamak için mümkün olan her koşulda izni almaya gayret etmektedir.

Adli nedenlerle ölen kişilerin organları nakil için çıkartılırken yapılan ameliyattaki bulgular, adli rapora eklenir ve otopsi, bu ameliyattan sonra gerçekleştirilir. Adli işlemler organ nakli için yapılan işlemleri geciktiremez.

 

Beyin Ölümü Nedir?

Bir kişi, herhangi bir nedenle yaşamsal işlevlerini tam anlamıyla yitirdiğinde, buna "beyin ölümü" denir. Bu durumda kişi kendiliğinden soluk alıp veremez. Beyin işlevini geri dönülmez biçimde yitirmiştir. Tıp, bu durumu "ölüm durumu" olarak kabul eder. Kalbi ise, yalnızca solunumu sürdürmeyi sağlayan cihazlara ve başka makinalara bağlı olduğu sürece çalışabilir. Beyin ölümü kararını, ancak dört kişiden oluşan bir uzman doktor ekibi karar verir. Bu uzman ekip: kardiyolog, anestezi ve reanimasyon uzmanı, nörolog ve nöroşirurjiyenden oluşur. Sözkonusu ekip, fizik muayene ile ve o ülkede, o merkezde tıbbın en ileri olanakları içerisinde laboratuvar tetkikleri yaparak; beyin ölümü gerçekleşip, gerçekleşmediğine karar verir ve bunu bir belge ile resmileştirir. Bu resmi belge hazırlanmadıkça, beyin ölümü kesinlik kazanmamış sayılır ve kişinin organları asla alınamaz. Dört kişilik ekipten hiçbiri, hastayı yatıran, durumunu takip eden doktorlardan değildir. Organ nakli yapan ekipteki bir doktor da, bu dört kişilik ekipte kesinlikle yer alamaz. "Beyin Ölümü" kararını tıbbın olanakları ölçüsünde, yukarıda sayılan uzmanlar bağımsız olarak verir. Bu sayede, organ alıcı ve verici mekanizmaları izole edilerek, sistemin kötü niyetli işletimine izin verilmemektedir.

 

Hangi Organlar Bağışlanabilir?

Temelde, sağlıklı her organ bağışlanabilir. Tabi, bağışladığınız organların, teknik olarak naklinin mümkün olması gerekiyor. Ülkemizde; kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kemik iliği ve kan gibi dokular başarıyla nakledilebiliyor. Dünya' da, ince barsak ve pankreasın insülin salgılayan hücreleri de nakledilebiliyor. Bağış belgenize, sadece bağışlamak istediğiniz organları işlemeniz de mümkün. Organlarınızla, sadece bir kişiye değil; pek çok insana yaşama şansı verebilmek varken, yerinizde olsam, bağış kartındaki "hepsi" hanesini işaretlerim.

 

Organ Bağışınızdan Kötü Niyetle Faydalanılabilir mi?

Benim de geçti; bir çoğunuzun aklından geçiyordur. Ya ben gerçekten ölmeden organlarımı alırlarsa?! Şimdi çok sıkmadan bir iki yasadan bahsedeceğim. Malum: Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun (Resmi Gazete, 3 Haziran 1979, Sayı 16655):

Madde 11: Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri Kardiolog, biri Nörolog, biri Nöroşirürjiyen ve biri de Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.

Madde 12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin; ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.

Madde 13- Madde-11' e göre ölüm halini saptayan hekimler; ölüm tarihini, saatini ve ölüm halinin nasıl saptandığını gösteren ve imzalarını taşıyan bir tutanak düzenleyip, organ ve dokunun alındığı sağlık kurumuna vermek zorundadırlar. Bu tutanak ve ekleri ilgili sağlık kurumunda on yıl süre ile saklanır.

Kısacası, organların alınmasına karan veren hekimlerin; organların kime verileceğini belirleme şansı yoktur. Ayrıca, organ bağışlayan kişinin organlarının kullanılması; ancak o kişiye tıbben yapılacak tüm tedaviler uygulandıktan sonra gündeme gelebilir. Tabi, ülkemizde --organ bağışlamış ya da bağışlamamış farketmez-- herhangi bir hastaya, ne dereceye kadar tıbbi müdahaleler yeterli kalmakta ayrı bir tartışma konusu, ama bir hekimin asıl görevi hastalarını tedavi etmektir. Hipokrat' ın koyduğu esaslardan biri olan "önce zarar verme" (primum nil nocere) tüm hekimlerin ilk amacıdır. Hekim bir hasta ile karşılaştığında ona zarar vermeden tedavi etmek üzere eğitilmiş ve yemin etmiştir. Yapılan tüm girişimlere rağmen, hasta hayatını kaybeder veya hayatını kaybetmiş olarak hekime ulaşırsa; organ alımı konusu o zaman gündeme gelebilir. Bu gibi durumlarda da, hekimleri zan altında bırakmamak için yasal düzenlemeler yapılmıştır. Hastayı ilk değerlendiren ve tedavisini planlayan hekim veya hekimler ile organ naklini yapacak hekimlerden hiçbiri, hastada "beyin ölümü" gelişip gelişmediğini belirleyen grubun içinde olamaz. Dört farklı uzmandan oluşan hekim grubu, bu durumdaki hastayı değerlendirir; muayene ve diğer tetkikler ile objektif kararını verir. "Hastada beyin ölümü mevcuttur" kararı rapor ile belirlendikten sonra bile, organların alınabilmesi çeşitli koşullara bağlıdır.

 

Organ Bağışı Dini İnançlara Aykırı mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu' nun 06 Mart 1980 tarih ve 196 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğu bildirilmiştir. Bu karara göre organ nakli için şu şartlara uyulması gerekmektedir:

(1) Zaruret halinin bulunması; yani, hastanın hayatını veya hayati bir uzvunu kurtarmak için bundan başka çarenin olmadığının mesleki ehliyet edilmesi

(2) Hastalığın bu yolla tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması

(3) Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması

(4) Tedavisi yapılacak olan hastanın da kendisine yapılacak olan bu nakle razı olması.

Ha, bu arada, organınızı verdiğiniz kişinin yaptığı iyilik ve fenalıklardan dinen tamamen kendisi sorumludur. Müslümanlık, organ bağışı konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıktır ve organ bağışıyla hayat kurtarmanın sevap olduğunu bildirmektedir.

İslam' da olduğu gibi; diğer tüm büyük dinlerde de organ bağışına aykırı bir durum söz konusu değildir. Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm ve diğer dinler de, organ bağışını insan sevgisinin bir parçası olarak kabul etmektedirler. Bu alandaki çabaları destekledikleri gibi; din kurumları, organ bağışının yaygınlaşması için özel çabalar yürütmektedirler. Yani hangi dinden olursanız olun, organ bağışlamamak için: yok efendim günaha girerim, yok efendim caiz değildir gibi bahanelere sığınmaya uğraşmayın boş yere...

 

Organlarımı Nasıl Bağışlayabilirim, Nasıl Vazgeçebilirim?

Yasalara göre herkesin, iki tanıkla birlikte, kendisi öldükten sonra organlarını bağışladığını belirten bir belgeyi doldurarak imzalamasıyla organ bağışı yapılmış olur. Bu belgeler yetkili kurumlarca hazırlanmış olabileceği gibi, kendilerinin hazırladığı bir belge de olabilir. Ayrıca sürücü belgesi alan kişiler; belgede, "organlarımı bağışlıyorum" bölümünü işaretlemiş olmakla, organlarını bağışlar. Organlarının tümü, biri ya da birkaçı bağışlanabilir. Bu seçenekler, bağış belgelerinde yer almaktadır. Kişi bu belgeyi yanında bulunduracak olursa, ölümü halinde bağış vasiyeti yerine getirilir. Kişinin, bağış kararı aldıktan sonra vazgeçmesi de gayet doğaldır ve mümkündür. Bunun için belgesini imha etmesi veya yanında organlarını bağışlamadığını beyan eden bir belge taşıması yeterlidir. Organ bağışı yapmak istemediğini bir belge ile belirten kişiden, hiçbir koşul altında organ alınması mümkün değildir. Organ bağışlamak, tam anlamıyla kişinin iradesiyle ve gönüllü biçimde yapılan bir insani davranıştır.

 

Organ Bağışı ile İlgili Organizasyonlar ve Kaynaklar

Organ ve doku nakli hizmetleri tüm dünyada olduğu gibi; ne yazık ki, ülkemizin de en önemli sağlık sorunlarından birisi. Organ ve doku nakli hizmetlerinin başarıya ulaşabilmesi için Sağlık Bakanlığı' na, Milli Eğitim Bakanlığı' na, Üniversitelere, Diyanet İşleri Başkanlığı' na, gönüllü kuruluşlara, yazılı ve görsel basına önemli görevler düşmektedir. Ancak, televizyonlar anlık yıldızlara, çarkıfeleklere öylesine bulanmış ki; gece yarısı saat 03:00' ten sonra (o da belki), İç İşleri Bakanlığı tarafından TV kanallarına dağıtılan (ve muhtemelen yasalar gereği, ayda bilmem kaç kere yayımlanması şart olan) trafik eğitim programları bile, ancak bir iki dakikalık yer bulabiliyor ekranlarda.... O yüzdendir ki, müzik yıldızlarımız böylesine bol (?) ve trafik durumumuz bu kadar özenilecek (!) vaziyette. Her neyse; iyi ki kurtarıcımız Bilge®Gölge var! Bilge®Gölge, kişisel görevini yapmış olmanın onurunu taşımanın yanısıra; elinden geldiği oranda aktif çalışarak ve konu ile ilgili hassasiyetleri de zedelememeye özen göstererek, konuya dikkatleri çekmeye çalışır. Şimdi şu, kimin görevini yapıp yapmadığını; kimin ne yaptığını, ne yapmadığını bir kenara bırakalım. Organ bağışı konusunda, esas görev kişilere (bizlere) düşüyor; bağışta bulunmasalar bile konu ile ilgili çevrelerinin dikkatini çekmeleri yeterli.

1980' li yılların favorilerinden Levent Kırca' nın parodilerinin son cümleleri (örneğin: "lütfen verginizi ödeyin" ya da "rüşvet almak çok ayıp" gibi açık mesajlar, mizahi bir üsluptan ziyade, bir haber spikeri edasıyla, somut ve bariz bir şekilde verilirdi) gibi mesajımı da verdikten sonra; konuyu artık bağlayalım. Organ Bağışı konusunu düzenlemek üzere; Sağlık Bakanlığı, "Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemini" (UKS) kurmuştur. Ulusal Koordinasyon Sistemini yürütmek amacıyla, Ulusal Koordinasyon Merkezi ve buraya bağlı Bölge Koordinasyon Merkezleri oluşturulmuştur. Prensipte UKS' nin amacı, bağışlanan organ ve dokuların, tıbbi etik anlayışına uygun, adaletli bir şekilde, en uygun alıcıya naklinin sağlanması. Ülkemizde, organ ve doku nakli bekleyen tüm hastaların kayıtları UKS bünyesinde Ulusal Koordinasyon Merkezinde bulunmaktadır (Organ Nakli Yönetmeliği ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız).

 

Konuyla birazcık ta olsa ilgilenmenizi başarmışsam, alın size daha detay bilgi için ilave kaynaklar:

Yok, eğer, hala ilgilenmenizi başaramadıysam; siz iyisi mi şu adreslerde gezinin:

 


Son Söz:

Kimya biliminin dehası, Fransız Lavosier; bilimsel gözlem ve yorumları ile dünya çapında üne sahipti. Bilimi reddeden yobazların kafasını gösterip “Bu kelleler hiçbir şeye yaramaz” dediği için tutuklandı; aynı gün yargılanıp, ölüme mahkum edildi. Bastille' de ölümü beklerken, arkadaşı Matematikçi Lagrange' a, “Ben öleceğim. Ancak, ölümle ilgili çok merak ettiğim bir konu var: Kafam kesilip, giyotinden düştüğünde gözlerime bak; eğer gözlerimi iki kere kırpıyorsam, insanın kafası kesildikten sonra bile bir süre daha beyninin düşünmekte olduğunu anlarız”. Ertesi gün giyotine giden Lavoisier' in kafası kesildikten sonra sepete düştü ve gülerek iki kere göz kırptı... Lavosier, böylece: ölümüyle bile, ispat konusundaki inadını; insanlığa ve bilime hizmet etme arayışını sürdürebilmişti...